SİYAH DİLBER SAVAŞLARI

Felaket günleriydi
Gözlerimizde obur bir iştah
Suratımıza asılı sahte kahramanlık
Ön cephede yakın dostumuzu ıskalamış
Ellerimizle tuttuğumuzu iddia ettiğimiz
O gri siyahborulardan fışkıran
Şehvet kokulu sığınaklarımızda
Göğsümüzü delmiş de acımadan
Kan sızdırırdı savaş…
 
Akşamın başladığı saatlerde
Sarı ve karartılmış telaşlarda kalbimiz
Sokulmak isterdik düşmanın
Bize benzeyen korkmuş kalbine
Etrafımız kurşuni mezar hikayeleri anlatan
Baykuş sessizliği örtülü
Tuhaf düşmanlıkrüzgarları solurdu
Ensemizden kafalarımız içine
Bekleyiş…
 
Tepede bir yerde tarafların baktığı
Başını yeryüzüne uzatmış sırıtan
Siyah bir dilber otururdu
Biz inatla vahşi mermiler sıkardık birbirimize
O daha bir çalımla yatağına kurulurdu
Karşılıklı göz süzüşlerinde sönerdi en son
Tükeniş…
 
Hatırlıyorum;
Ne kadar çok benzerdik düşmanla biz
Yere düşeni kaldırmaya programlıydı beynimiz
Değiştirilmeden ayarları ellerimizin.,
En çok o siyah dilber beslenirdi
Uzanıp etini didiklerken cesetlerimizin…
 
İsmail Zeki, – bu şehirde